Bohemli bir otel banyosunda aynada bir buğu
Kimliksizlik içinde savaş alanından çıkmak
Bir cinayetin faillerini peşlemek çetrefilli soğukta
Faili ararken kimliksizlikten olmak
Kırılan her şey yaşamı hatırlatır
Dağınık düzenler ve yerle bir ibadethaneler
Umudun ışığını ya da karanlığını barındırır
Ben 2 kere düştüm 3 olmadı
Yatıştırıldığımı sandığım kadar ertelendiğimi bilseydim
Kimse masanın altına girmek zorunda kalmaz
Yağan bombalar yerini çiçeklere bırakır
Devlet arazilerinde hanımeli açtırırdım
Bir keresinde gücüm yetmedi
İkinici keresine heveslenmedim
Buğuların düşmanı havaya kalkan ellerdir
İnsanın doğması ağlamak getirir
Kimisi çift sayıların büyüsüne inanır
Ben ne kaybedebilirim derim
Farkı farksız olduğunu anlamakta bulacak olan
Yalnızca tek elini kullanmaya gayret edip buğular sildirir
Şehrin ulaşım sorunlarından bahsetmek sapa yerlerde kalmayı
Sapa yerler muhabbeti yeşertir
Uzun yola çıkmak ömrümün yarısıdır
Diğer yarısında evimde rahat edemediğimden arabada uyurum
Yürü ya kolum sağlam ol diren güçlen
Sana kucaklanacak nice güzel şeyler bulurum
Özlemi ve sevmeyi iki yarıya böler
Sevmeyi kendime alır özlemeyi aynada durdururum
Ansızın kendimi kendi yaşamımın içinde buldum
Kaygılanmayı yüküm sahibi olmayı ve
Ağaç dikmeyi öğrendim
Zamanı geriye alabilsem minik şeyleri değiştirirdim
Zamanı geriye alamadığım için şükretmeyi tercih ettim
İçimde taşlar biriktirdim ağır bassın diye
3 kere bıçak yedim
Hiçbiri beni vazgeçiremedi kavuş olmaktan
Birden bire bir özkıyım beni duvar dibine sevk ettirdi
Uçsuz arazide fransız olmak
İşgalin eserlerinden gölge çalmak
Mesafelerin yeni dünyada farklı anlamlara geldiğini
Tayının sertliğini ve çetrefili öğretir
Beyni uçuran metal soğur
Faili merhum bir anı olarak kalır bütün bunlar
Şiir hep bundan ibarettir işte
Bir şeyi söylememeye çalışmaktan doğar
Sürecin ertesinde sıcak denizler var
Terli durumlar, gölge sergileri, ucuz anılar
Maviliğin içinde güneş buldum kimseye söylemem
İskelede karın doyurdum tayına benzemez
Güneşin hiç batmadığı üç beş günüm var fazlasız
Kendimi kendime bile anlatmayı unutmuşum fark ettim
Zahmetimi ıstırabımı ve nabzımı azalttı tamlanmak
Sonunda itiraf edeyim
Buğusuz bir ayna keşfettim
Adım Harrier Du Bois değil
Artık saçlarım uzun değil ve sırt ağrılarım var
Buğusuz bir ayna saf gerçeklik demektir
Saf gerçeklik tökezleme ve şuur kaybı
Şuur kaybının kaybı baş dönmesi getirir
İnsan saf kendini soluyunca beyin zaman ister
Gereği kadar zaman sadece devlet elindedir
Medet ummuyorum gölgesiz paşalardan
Tasalanmak sis ve buğu türetir
Biz bunları bu şekilde sevmeyiz
İki camın arkasında dünyayı gören
Her şeye sözü geçen foton emen
Anlam üreten yaşam veren
İnsan elindeki fazlaysa fazlasıyla yetinir
Eksilmeye gerek duymuyorum çabam daim
Yuva isteyene sözleşmeler verilir
Oturur bi koltukta ayna özüyle tanışırım
Kendimi görmek çabam üretimi gerektirir
Peygamber mezarlığında aylak gezerim
12 kuruluk hesabını kendi bilir
25 kere devran döner
Zaman düz bir çemberdedir
Sessizce bir sandığın tülü açılır
Kulaklar kelimecilerle kavuşur
Derdim bir çiçeğin saksısının olması
Solmaması ve eşlik edebilmesi
Yaşamak aynada daim pürüz yaratmadan
Buğusuz, net, berrak kalmak
İyi ki doğmak sağladı bunu
Teklik doğurdu girift olmak
Gelin itirafımı büyüteyim
Bakınca kendimi sermest ettiğim,
Buğusuz bu ayna nasıl tarif edilir?
