1.
Yağmur yağıyor, kaçak. Taş bebek bombası. Rengi butlan. Zamanın dönüştürdüğü iki damla, her gün yenilenen paket. Nedenler, sorgusuz tayfa. Soruşturulsun dilim, ayağım hep kırmızıda. Katıştık ölümlere, havını almalı tüm köpeklerin. Issızlığın yoncasında sere serpe soylu. Bağı olmayan üzüm. Kaydı yıldız, ışıl ışıl sokak lambaları. Medeniyetlerinizi çiğniyorum, patlatıyorum sakızları. Çilek fırlatıyorum pirüpak alınlarınıza. Trafoda kedi. Beyazlatıcı ister misiniz? Fabrikam size özel, yepyeni stokları. Mayına basana bedava yara bandı. Ah sizin bilmiş dertleriniz, kendine batandan şikayetleriniz. Bende de de de de de’leriniz. Kıl yarmayan kırklarınız, kırk birleriniz yarılınca. Köylerinizde ulak haramileriniz. Ama yok suçunuz, tüm maktüller iftiracı. Yanlış yerlerde yanlış zamanlarınız. Saatlerinizde eti kemik maymuncuklarınız. Görmedikleriniz. Duymadıklarınız. Bilmedikleriniz. Peşin alıp taksitle verdikleriniz. Yara haritası, kurban yıkayan su. Kırmızıya harlı, annesi düşmüş kuzu. Yününde dağılan gök, nazar boncuğu. Olduğu etinde eksik yaşamak. Telef dedikçe telef. Masuma bilenmeleriniz. Lobutlarınıza asılışlarınız, sayılarınız, sayılarınız, sayılarınız. Asal asmazlarınız. Yol arayan yolsuzluk, düşene altın çamur. Köpürttüm lifimi, arınmak ister misiniz?
2.
Varoluşu bulmak nedir, kelimelerin bedeninden bakmak nedir
Kar yağıyor, varoluşunun nedenidir yine butlan
Zaman gözlerinde yenilmiş karlı bir kış ikindisinin
Sonra yaşamı tarihimden soyutlayan kireç kuyuları, sonra gayb pıtrakları
Ve omuzlarımı kunt kılan o beyaz ülkesinin ateşten giz kapıları
Ayalarıma karla yazılmıştı, kelimeleriydi bekleyişin künhünün
Okudukça anlamımdan dökülürdüm ayetler gibi
Şimdi belirip mezarlar üstünde hançer parmaklı ağaçlar
Makamıyla ruhun mevsime, dilin söze, kelimelerin bedene dönüşümüyle
İşte bir beyaz ikindi gibi yaklaşıyorum dünyanıza yıllar sonra
Hakkınızdan gelmeye yenildikçe, sezgim tüken diyor varoluş için
Ruh ölümü özler karların Pompeii’de taşları çağrıştırdığı anın ışığında
Sağaltılamaz yazılar tırmanır gökyüzüne tüberkülozlu ciğerlerinden
Niçinim bekleyiş, Araf’ta gözyaşlarını döktüm Eyyub’un
Künhünde dövüldüm de biçimimi mi buldum, hâlâ noksanım
Buradayım, bekliyorum, karlar da eriyince mi varoluşu bulur
