divanenin eşiği parçalandı, mermerdendi
ateşin duvara düşen gölgesi şeytan kostümlü
geri vitesi yok tarihin tozlu sayfalarının
zifiri karanlık ikiz doğurdu hoppala
soyut soluk bir cam buğusunda yankılanır ucubeler, cübbeler, yedi cüceler
terelelliler terelellilerle
haydin dogmalar güle güle
eşiğin dibinde bir yumurta çatlar
dali’nin bıyığı çıkar yumurtanın içinden
dali’siz
bir
bıyık
bir japon atasözü der ki;
“sis yelpaze ile dağıtılmaz”
divanenin sözleri kör olsa da
gölü daha iyi görüyor hazretleri
hayretlerini gizleyemez, ıslık çalar uzun uzun uzun
yanılsamanın yanılgılardan artakalan cevheri soru işareti
yüz bin yıl önceki serüvenin üzerinde acı sis üç nokta
yüz bin kere maşallah hayalin buğusunda atlı süvariler
binecek daha çok atlıkarınca var
keşmekeşten akarken yiten berraklıkta
dali’nin bıyığı atomların arasında, üstünde, yarasında, her yerinde şeyin, tekil zamandan çoğul nehre akan önsezilerde, ordan kiraz ağaçlarına, zehrin vicdanına,
zahirin elmas yüzüğüne, tapınak bahçelerindeki baygın günahlara
lalala la la
Şubat 2024 – Toronto
