Arabaların kenarı, çöplerin yanı veya bir ağacın gölgesi,
Süslü, hiç taranmamış lakin güzel tüylü kedilerle,
Bir fare ya avı ya oyuncağı.
Vahşiliğini kaybetmemiş tanrıdan bunu dilemiş.
Karanlık bir sokak,
Cehennemden sıcak,
Kara bir kedi her an çıkıcak,
Kanlı gözleri insanları korkutucak.
Saç çekmeye yer bırakmıyacak.
Bir sevgi beklemez o,
Tek beklediği bir karış yemek.
Tanrı ona acımasız davranmış.
İnsanlar ona ne yapabilir?
Aksıyan bacağı,
Şirinlik bilmeyen yüzü,
Cehennem karası tüyleri var.
Söyleyin ona hangi insan bakacak.
Tanrının def ettiği kediye…
İki üç yavrusu var,
Bir köşede fare yiyorlar,
Midem bulanmaz bu doğanın emri,
Farelerin de yavrusu vardır elbet.
Biri yavrusunu aç bırakmamak için,
Diğer yavruları annesiz bırakırmış elbet.
Üzülmüştür elbet.
Hatırlarım, kedinin hikayesini
Bu yavrular bir arabanın kenarında doğdu,
Yağmurlu bir gecede ebesiz kedi göz yaşlarına boğuldu,
Aciz bedeni titrerken iki üç yavru doğurmak ona zor oldu,
Kedi bunu Tanrının acizliğinde veya merhametsizliğinde buldu.
Yavru kedileri bu soğukta doğuran Tanrı,
Hani sınavı iradesi olana yapardı?
Bu zavallı kara kedi,
Hangi insanın günahıyla buradaydı?
Ak gözleri her şeyi ele veriyor,
Baktım bu kedi sanki Tanrısız yaşıyor.
Ona bir karış toprak vermediğine,
Yahut ölünce bir boşluğa gideceğine,
Karşı çıkıyor, insanlardan ben üstünüm edasıyla.
Kızgın mı bilmem ama
Bu kedi büyük bir şeye meydan okuyor.
Eda Ertuğrul, 14 yaşında. Öğretmeni Yasemin Yerlikaya’ya aracılığı, ailesine icazeti için teşekkürler.
