güzel her zaman olduğu gibi dipdiri karşımda
yeni adları olsa da karşımda
ona benzemiyorum, kim ona benziyor biliyorum
başka bir ülkeye taşındığıma ikna edemiyorum kendimi ve
pencereden bakınca- ki en çok kediler aynı her yerdekilerle
üç yapraklı süs yoncası
tandır. aynı
karabiberi keşfettim, peynirleri iki haftalık kesmeyi öğrendim
kedi damağı için yetmez
evim çocukken iki koltuğun arasında oynadığım evciliğe benziyor
yoğurt kabını ters çevirip kurduğum yemek masası,
mutfağın bahçeyi gören penceresinin dibinde.
küçük odada gofret ambalajlarından iki sarı halı
lego sehpanın üzerinde en sevdiğim düğün fotoğrafımız
yanında da kıbrıs ofrisi
uzun bir yolculuktu
osmangazi köprüsünün fotoğrafını
dudullu otogarında anneme gönderdim
ilk defa trene bindim
el riha otelinde bir mazgala
valizimi, kırkikilik bileziğimi yerleştirdim
üçüncü gidişimdi. yine ceylanpınar’da hiç ceylan göremedim.
heyecanlıydım
evimizi fotoğraflarda görünen örümcek ağlarından arındırmaya gelmiştim
abla beni de götür diyen sesi çoktan unutmuştum
ne kalmıştı geriye ki yarım yamalak geliyordu hepsi
ummaya değil bulmaya geldim. çok açtım
umduğumu da bulduğumu da yedim.
uykumu meme isteyen, beşiği camdan
babası şamdan bir çocuk
böldü yine
ona istediği her şeyi verdim. karşılığında
hiçbir şey istedim. iyiliğini baltaladım
yorgundum. dört vesait değiştirmiştim
bir iyilik daha kaldıramazdım.
onu hemen kucağıma aldım.
bir eli yüzümde
diğeri hep meme arıyor, nane tohumu gibi
daha göbek bağı kesilmemiş onun
elleri beni arıyor çünkü sımsıcağım
üflemesi ve tutuşturması gerekmiyor
çabasız sıcak diyorlar bana
çabasız sıcağı
sirkeyle küf çözerken buluyorlar
o ve onun kulakları gibi kedi
yaptığım tüm yemekleri yiyorlar
öpüyorum,kokluyorum onları
çok sonradan anlatacağım bir öykü gibi geliyor :
çabasız sıcak olmak için
uzun bir yolculuk yaptım,
kitaplarımdan ve kardeşlerimden
kilometrelerce uzak yaşadım.
