Şu yavruağzı sabahında serpileydim
Okudum kitabımı tersten harfleri
Şarkılar mırıldandım Kerberos’un sırtındaki zabıta
Seven de var Hadesi nefretleyen de
Günüstü kandım korkusuyla baş başa
Dertleniyor hep ben, hep ben
Nasihat gonderler arasında kulağıma
Kibrim köpürüp taştı kutsal kaseden. Ah!
Binlerce ahmak bir sudum gibi manasız
Büyükçe levhayı kara taşıya taşıya
Bahsetti sonra gevrek gevrek.
Geceye yıldız avladı kuyruklu kırmızı cüceleri
Nereden boğuvereceğini bilseydi dileğin
Havadaki tohumdan neyin azat olacağını
Hangi genç düşse şehvet çiçeğine (tüm mimikleri yerinden oynattı, süründü reçinesi göze dile)
Safran bir sabahımın ilk saatleri zakkum açar
Dikenlerim! Usulca kirpiklere basar tonaj tonaj
His gibi hissetmişti ateş. Yanmaya yüz milyon taraftarlar içinde yürüyen
Asla evi olmayan diyar diyar gezen bir şeydi.
Kendini sevmeyen bir
Büyüydü sanki. Galaksileri saniyede turlayan güç halinde kabul edilemezdi ki.
Sahiplendi ışığı kendinden önce midesine
Parlayan her ne varsa, kıymetlimis.
Yerin göğün kırbacından
Küpeler halhallar ve zincirler göz göz sanduk
Amansız dansın gücü vücudunun her yerinde beliren arzu inil inil layemut
Yaşlısı bile
Asla uyanamayan inceden örtünen binlerce şüphe ve kültürsevi kapaklarına
Durmadı. Bir vakit ahiret nimetini, elmayı
Bak gördün mü nasıl gülüyorsun ta oradan
Koca fil dişleri
Sulu kıpkırmızı iştahları başını oynatan, aşikar
Sürgünlere yelken açtığı gün gözünün içinde bir yerde
Minnacık hatta yoka yakın
Kurt
Duası bir tekmeyle indirildi tepesine
Haşır haşır çoğalır aras
Susmayan bir iç ses yerleşerek artık herkese
YEMİN olsun ki!
(II)
Ey umutsuz kurban dilenme!
Issız sekerat sonsuza dek monşante
Bala düşmüş zehirli çıngırak rakkas
Azgın, öyle çok darağacı var ki hepsi kalem
Koynunda zifir doldurduğu zeytinden eşek
Mühürler usulca yolları Pazar yerinin göbeğine
Mesafe ihtiyaç, avuçlarım kapalı çizgi
İşte şurada bir yerde parmağımın ucunda şehri
İşlevsiz şeyler de işler vallahi
Bir tarla insan toplar eliyle
Azgın siyah nehirse çocukları…
Özürsüz ayıp hepimizin piçi
Dilsiz şehir ki gündüz gece kavuşturur ötekileri
Dalıp dalıp geriye tanıdığı bacaları işte
Belini sarmayan alüminyum pelerinleri belki
Durmuştur gözleri, saatinin kaldığı yerde
Gömüldüğü göbek bağı ve her şeyi.
Halbuki yeşil yengeç hangi çöllerin geçidi
Hades’in her yanından sızan sislerin
Soğuğun savaşı neye hiç bilmeyen ben
Niçin hipotermiğim o zaman, söyle
Sisten mi, kesinlikle kesinlikle sanki sisten
Cehennem nezlesinden yani
Tut kıskacını kabuğunu değiştir
Gör bak ölümsüzlük suyu çiğne dilinle
Duy
Duydun mu, of hem nasıl
Bir ateş tüy döküyor Kerberos’un boynunda.
(III)
Kimsenin anlamayan çemkirik o gün
Neydi, uçtu hırslı hırslı
Niye yarattın diye çıkıştı
Toprak yorgunluğu 7bin çeşit su yüzbin kaya tozuyla
Biçim alan yeni bok hayatın ilk sıcak banyosuydu
Kahraman kimdi düşman bizdik sağ olsun ama
Şansına baktı aynanın arkasında dört yonca
Dördü de
Bir ahşap duvarın önündeki şaşkın
Eller vedaya hazır, üzgünümü dudaklar yerçekimiyle
Kim çıkacak kutudan belli değildi
Bahtı
Buruşuk antika bacakları neler umdu umdu
Karışır sandı bir guruh gurunun gölgesine saklanarak, kıymetlimis
Belki, hani, herkes,
ya da nasılsa olmalı
Ey göstergelerin en güzeli, göster ki beni
Ey diye diye salyalarını yutkundu ya beni d..?
Kelimeler yonta yonta yokluğa erdi
Yokluk yuvalarından geriye dönen cenin mayoza durdu
Ah! Şu yavruağzı sabahında serpilemedik
Geberip gidemedi
Vs vs vs
