taşınalı altı ay
yolunu unutturana kadar bardaklar içine sığındın
gözünde kararan renklerin yaşına geldin, bu senin suçun değil
güz günlerinde nefret ettin kuran sesinden, hepsi yalandı dudakların
tepende porselenden kadınlar onları bile kaldırmadın
tepende porselenden kadınlar toz tutmuş
koltuğu kavramışsın, freud’u kavramışsın, kendini kavramışsın da
bak canım mutfak dolaplarında nen var
çünkü taşınalı altı ay
bir bira, beş bira, karşında yetineceğin kimselerin yoksa hakikatin bira
kaşlarını çatma, sözünü tut kızma bana
cezaevinden yeni çıkmış bir öfkeyle bakma
toz bezi al kendine, anahtarlık seç,
basılmaması gereken bir bağırda kalanları anımsama.
kalk koltuğun yerini değiştir
bileklerini veresiye defterlerinden sildir
takvimler eksilt
yetindiklerimizi bile yitirdik şimdi saçlarımızı kime emanet edelim?
ben buklelerimden çatırdadım, etimdeki camlardan yoldum kaşlarımı, tırnaklarımı avuç içlerimde yonttum
not ettiğin rüyaları tıkırtılı topuklarımla uyandırdım
kırmızı pabuçları çok sonra aldım, zahmet olmadım
sen sarın kıvrımlı dillere, oynat parmaklarını, sakın kendini,
alma hevesini uzasın saçların.
bana hüzünlü cümleler kur ezberinden olmasın
kavun kesiği kokunla göz göze gelişleri, denk gelişleri, gelişleri dilimle
taşınalı altı ay
düşünme bunları çöpü kapıcı alır
unutuldum biliyorsun,
beni burada unuttular
yaşım kırk etti.
