ayırırım gökle yüzünü alamadığım cevaplara
şimşekten gökle gürültüsünü
dillerinin hücresi aynı evin önünde mavi kapıya zamanlar benden
hala paspasın altında durur mu anahtarlar
küçük afattan kokunu getirir banarım öfkenin şefkatine
bilmiyorum desen de benimkinin aynısından bakar
duymalıyım gözlerini “repetes s’il te plait”
kelimeleri balık yapmışsın, yapmasan!
bir kere de böyle olsun “repetez s’il vous plait, repetez!”

iner çizgilerime silinmeyen bu yüz
ulaşamadığım yüksekliğin dağlara nehirlerden fular
çıkarım yaparım merdivenlerden düşer yeniden
dönüp dünüp geldiğim yersin

sonuç veren egoist sessizlik bir uçum bakış olur
sert kahvenin dumanıyla beklemenin kontrast sevisi
alıştıkça benimsenen saçma gelen haller ;
sabahınla aydınlanan dünyanın tepsi olduğuna inandırır
elektonlarına ateş eden mercek helyum dolu dolu
adalanan göz kapaklarına sarılsam inceden
kar tanesi olup usulca düşer izlerine bulutların

gökkuşağı diye bi şey mi varmış?
yedi rengi güneşin eflatun doğmasıyla kaybettim

lavlarında turuncuyu arayan beklentim azalacak
onlar bizim uslu düşüncelerimiz
saf, görgüsel ve dualar amaç içinde kurgusal
geceyle gündüzü arayışımızdan hepsi mor çiçeklerin rengi
yıldızlar düşse de küpe yapsak kulaklarımıza
bugün yine uykulu olmasam
kapatmalı ışıkları korteksinin arenasında
neptünle başlatmasam bitmeyen şiirlerimi

bunlar serap
serabın saçlarınla ayrılır uzadıkça kestiğin beyaz saçlarınla gerçeğe
mumyalanmış aklımı sarıyorken her defasında kapatıp kokmasın diye
geleceğin kimyasını hiçe sayarak titreyen omuzlarına
bulanmalıyım
si’l te plait !

son yayımlananlar