Orda mısın
Uyuma sakın
Telefonumu çaldıran
Yalnız sensin nasıl olsa
Omuzlarına dokunuyorum
Aşı izin ürperiyor
Uzaklar
Pütürlü duvarların dibi yeşil
Sahil
Isınmış kayaları rüzgârlar dönüyor
Bir adam girdi aklıma dün gece
Rüyalarım gariptir bilirsin
Örtüler ardına çıkarmam heveslerimi
Anlatmam onları herkese
Heyecansızım,
Değilim başkaları gibi
Ama bu sefer başka
Sen de, sen de
Bilirsin bu hissi di mi?
Yazın teması öyle güçlü ki
Mutluluktan yaşlanacak gözlerim
Bütün dünya yıkılmış da
Bir Dikimevi metrosu kalmış ayakta
İçimde işte
İçimde öyle bir his
Öyle, sade merkezî, bilindik yerler
Göçüşü yas uyandıracak memleketler değil
Bütün bir dünya, tüm gezegen
Yıkılmış sayıklıyor
Eskiden çörek kokan pastaneler
Şimdi biçilmiş bir çimene benziyor
Çimler arasında vahşi bir manzara üstelik
Kopmuş butlar, sakatatlar
Böylesi açık mezarlar hem
Mideye hiç iyi gelmiyor
Rüyamın en kasıntı yeri
İklimler, izler, işaretler
Ki mevsimler eskisi gibi değil
Gelip de geçmiyor
Bir adam aklımda
İnce, kadife ceketli
Ellisine yakın
Dudakları erguvan
Çenesinde kıymık gibi sakallar
Yürüyüşündeki umursamazlığa bir bakın
Bu çökmüş dünyayı
Emin adımlarla turluyor
İstila
İnsan boyunda çekirgeler
Sarmış her köşeyi her yanı
Fırsat kollarlar saldırmak için
İç bulandırır
Nefeslerindeki köpek salyası
Bu adam
Yani aklımdaki
Bir müzisyendir
Ancak ne sahne görmüştür
Ne de tek bir sahneye
Onun biletinin kesildiği görülmüştür
Ceket ceplerinin birinde Kur’an
Ki göğsüne yakın
Ötekinde İncil
Öyle evet
Ceplerinde metelik
Yoktur onun dünyasındaki şu kuru gök gibi
Bir yaş damlatanı
Bir bir kurbanlarını veriyor yukarlar
Millî Piyango binası
Tepesinde titreşen
Hayvansı çekirge kanatlar
Bu bina yok mu işte
Meşum bir kule gibi
Kentin berisinde
Ağır ağır yükselen
Düştü
Atlarken diriydi
Şimdi bir ceset oldu
Tabii, cesedi kırıntıya karıştı
Hiç haberimiz olmasa yaptığından
Çürük vişne lekeleri sanacağız
Kaldırımdaki ciğeri
Ağabeyinden öğreniyor vatandaş:
Çok fakirlik çekti
Değişen dünyada
Birden zengin olmayı
Kaldıracak gücü yoktu
Müzisyen
Umursamıyor olanı
İncil okuyor en fazla
Gaste kağıdı gibi kırışıyor
Ceketinin iç cebi
İncille oynadıkça.
Müzisyen umursamıyor
Orada olanı
Bir sinek gözüne kaçmış gibi hepi topu
Zayiat ağır değil ona
Buna acı denir mi
Kuruluyor
Bir metro durağının ağzına
Veya geçiyor
Yıkık birahanelere doğru
Dosdoğru varıyor
Bayat arpa kokusuna
Sakarya’nın arka tarafı
Cıgaracılar, bağımlılar, berduşlar
Tekinsiz flörtleriyle
Ateş başında genç kızlar
Berbat, meteliksiz ve sarhoş
Bir insan istifi
Ama hayatın kıllı göbeği de
İşte tam burda
Koltuk altında iskemlesiyle dolaşıyor
Ahşap, oyuntusuz
Alçak bir tabure
Çok yük alır bir şey değil
Çekiyor onu altına
Uzakta çekirgeler
Haşin gözleri
Ve kanatlarında yırtıcı zarları
Yaklaşıyorlar
Uğursuzluğun gölgesini düşürüyorlar
terlemiş saçına
terlemiş küt saçlarına
Telleri ki hâlâ nasıl diri
Seyretmesi ne güzel bi baş
Bir ezgi söyletiyor bizimki
Kılıfından soyduğu gitardan fırlayan
Bu öyle bir ses ki
Gamlı bir kilise orgu
Ya da hisli bir klavsenin manevraları
Bile neşeli kalır onun yanında
Bu öyle bir ses işte ki
Ancak ve ancak
Bir rüyada tınıyor
Müzisyen
Topukları neredeyse yere çakılmış
Kımıltısız dağları hatırlatmaz mı bir de
Duruşundaki şu ağırlık
Gördüklerimin orta yerinde
Başka
Başka bir ses
Beni çağırıyor
Sızmışım terasta
Red snapper
Odd man out çalıyor
Ve sızmışım
Kollarım gevşeyerek
Başım, göğsüm
Hep aynı hizada
Omuzlarına tekrar dokunuyorum
En aşılı yerinden
Tüylerin ürperiyor
Tülün üstündeki rüzgârla
Bilmem neden içeri
Bir uğur böceği giriyor
Orda mısın orda
Dinliyor musun beni
Uyuma sakın yoksa!
Yazık
Yok yanıt
Yukarı çıkmak istiyorum
Terasa
Müzisyen içimde büyüdü büyüyecek
Ondan kurtulmalıyım
Çekmecesinde izmarit
Yere azı dişini tükürüyor
Kurtulmalıyım ondan
Çünkü bu adamın haklılığı
Beni öldürüyor
