I
yeniden dünyaya dayadığın ağzını bak
otuz beş yaşındasın ve sağ kulağın sağır
ne süt ne şerbet sızıyor o memeden kursağına
sen herkesten bir parça taşımanın kerizisin oğlum
“onlar” diye tutturup yenilmenin
ve güzel kalmanın enayisisin
işte fısıldayarak “güzel yaşadın” diyor hısımların
ne o boş evde geçirdiğin kıştan haberleri var
ne kalbindeki oyuktan
bağıra çağıra “dur oğlum yapma” diyor hepsi sana
neyse ki sağ kulağın sağır ve dalgınsın
zaten ne anlamı var durup dünyaya çakılmanın
II
yaktın sigaranı
otuz beş yaşındasın
bir kalbin bir de çakmağın var
dost dediklerin ikna oldular çoktan
sustular, yakalarında tüm kapıları açan rozetlerle
sen kararmış ensenle sokakları arşınla hâlâ
otuz beş yaşındasın ve bir gözün fena bozuk
ne yapacaksın peki şimdi
değiştirdiğin yüzün değilse nasıl geçecek
katiline gülmüş olmanın utancı
III
olsun diyerek geç yine de kapılardan
olsun
yaşlandımsa da kalbim var
olsun
şile yolundaki itlerin başlarını sevdim
kalbimde açtığı oyuğa sevgilim doldu yine
geçti oğlum, artık bir elin geçmişin memesinde değil
o çiğ zevkten de vazgeçtin
olsun
kalbin çiziksiz, için taşkın
olsun
elini kendine daldırıp bulabiliyorsun hâlâ
elma şekeri yememiş olmanın gönencini
otuz beş yıldır kendine bulaşmaktan başka
hiçbir şey yapmadın oğlum
bir elin yakanda, ötekinde mezar gülleri
her vuruşunda bir kez daha ikna ettin ölüme kendini
olsun
bir kez daha yak kalbinin ucunu
o irkilmiş hayvan çekinmiyor yanmaktan
olsun
zaman eziyor ha bire yüzünü
otuz beş yaşındasın ve sırtın ağrıyor her gün
ama yorulmadın taşımaktan kamburunu
o kamburda “keşke ölseydin” diyen babalar var
çıplak, ergin ve telaşlısın oğlum
bir şey diyemeden bin şey duymanın yükü kadar
bir kambur, örtük, karamsar
sana ait olduğu için değil de
ona dair olduğun için yüksünmüyorsun
annenin hep dediği gibi
“ne olacak işte, tam babanın oğlusun”
IV
otuz beş yaşındasın
yalın ayak koşup geçerim dediğin dünya
bir adımda çiğnedi seni postallarıyla
söküldün ve birazın hep söküldüğün yerde kaldı
o gün bugündür aklında hep aynı soru
iz bırakmak mı bu yoksa azalmak mı
sırayla tanıyana dek bakıyorsun herkese
ama bıktın bu yazıldığı gibi okunan insanlardan
yoğrulmuş, ezilip kalmışsın sanki
otuz beş yıldır bekliyorsun ama gelmiyor sıran
yenildin oğlum ama aferin
çünkü otuz beş yıldır ben
böyle güzel yenilmek görmedim
hasımlarına kalsa tam da dünyaya göresin
ama değil oğlum, öyle değil
sen “onlar” diye tutturup yenilmenin
ve güzel kalmanın enayisisin
