Geldiğin yeri hatırlamadığında gelen ufkun genişliğinde,
uzayıp nefes verdiğin ağzın tadına,
kırk suyu kırık tastan içip incindiğin kuyudan;
susuzluk elbisesi
üzerine yıldız tozları ve ayışığı
sırtından yansıyan suyun bakışına
kör ediyor kanat veren duygularla seni.

Son otobüslerin bindiği vapur,
giderken bıraktığın sel kolonyası,
ucuzlayan kirpiklerin hacimsiz,
genişleyen ufkuna örtüyor duvak,
yırtıldıkça açıktan etin,
damarlarına kaçıyorsun.

Kanına dol sen – ellerinde var
ısıt içine kaçtıkça çiçek, tozlaşma boy ver
bakımı zor bitkilere dadanan sular aksın imkansız bacaklarından.

Güneşsiz uyan sabaha,
ormanı yaksın ahın,
ellerini pullukta gezdir,
delinsin yıkılmaz dediğim toprağın dili,
bölünsün kutsal ayva;
gelen geçen – yiten varan – kalanlar eksik
kopart kopart
zamana ver kopuk
zamanaver

ayrılıp öfkeli karabalık,

ekmek yemiş.

son yayımlananlar