I.
balkonlarından, çatılarından ve yedi yüksek tepesinden şehrimizin
çan kulelerinden, sur tepelerinden ve şerefelerden uzatıp ayaklarını
çırpınan, çırpındıkça ufalan insanlarımıza
yarı karanlık bir bakış atabilirsin mesela
o zaman, çizgiler kalınlaşır haritamızda
aramızdaki sınırlar derinleşir
dargınlığı ve yurtsuzluğuyla kavruk beyler ve bayanlar
bizden kopuk bir tarihin parçası gibi, şehrimizin kıyısında dururlar
alt geçitlerinden, sarnıçlarından ve cağaloğlu’ndan başlayıp
sarayburnu’nda birleşen dehlizlerinden şehrimizin
ayazmalardan, zindanlardan ve mahzenlerden çıkartıp kafanı
koşulan, koşuldukça soyulan insanlarımıza
umut verecek kallavi bir yalan uydurabilirsin mesela
seyyarlara, garsonlara ve utanç içindeki işsiz erkeklere
dibinde köstebekler gibi didindikleri şehirde
dımdızlak kaldıklarını unutturacak
süslü bir tablo sunabilirsin
ben, fiyakalara kanacağım eşiğini
çoktan geçtim hayatımın. günlerimin boş
yüzümdeki ifadenin kurmaca olduğunu biliyorum
orospuların, pilavcı arabalarının ve gece eğlencesine çıkmış kalbur üstü insanların birbirine karışmadan yürüdüğü caddelerin, şarjı bitmek üzere olan devrimizin, hafıza ve hayal bahçelerindeki şuh sesli uzak kadınların, paylaşılamayan tarihiyle şehrimizin ve banka hesabımdaki eksi işaretinin
taşıdığı ortak esrarı kavramak için
inatla yeni bir şiirin başına oturuyorum
II.
herkes, kendi devrinin ezberiyle hizalanıyor canım
zulümler sahası diyen de var, aziz diyen de buraya
şimdi bu tiner kokusundan başı dönen surlara
rumların çoktan terk ettiği cumbalı binalara
çarpık bayındırlaşan mahallesiz ücralara
ve anıt niyetine kondurulan
şehzade camilerine şehrimizin
kendi devrimizin yordamıyla bakıp
onların anlamını budayacak apolitik bir kılıf
piyasa yapacak şık bir marka ismi bulabiliriz
çünkü canım, yerimize
etiketlerimiz konuşuyor bizim devrimizde
kaybolduğum çayırda beni diğerlerinden
kulağımdaki küpe ayırt ediyorsa etiketler çağında
-tıpkı şehrimizin fiyakalı birkaç manzara
ve azınlık binalarının nostaljik fotoğraflarıyla
pazarlanacak bir değer kazandığı ışıltılı çerçevesi gibi-
beni de sığdırabileceğin bir şair imajı yaratabilirsin
oysa, bütün gömlekler biraz dar
bütün sırlar, bir yanıyla uydurma gelir bana
III.
hatıra her şeydir canım, hatırla
savrulup kıyıları çatlatırcasına
şehrimizin sen açıldıkça açılan anlamını hatırla
kiraz bahçelerini, moritz’in ıslık sesini
herkesin fısıltıyla konuştuğu bir ülkede
okunabilir bir yürekle yaşamanın değerini hatırla
her gün işe gitmek
kendini unutmak demektir canım
avare günlerin gizli anlamını hatırla
hayallerin ve hatıranın, geçmişin görüntüleriyle geleceğin tahayyüllerinin
birbirine karışıp, kafanın içindeki sinemada bir film gibi dönüp durduğunu
bütün sahneleri bin farklı kameradan izleyip, her şeyi yeniden kurduğunu hatırla
aslında hiçbir sırrı kavraman gerekmediğini
yalnızca, alarm seslerine dayanabilmek için
bir sırrın varlığına inanman gerektiğini hatırla
kadınlığında devinen dünyaya
büyük bir aymazlıkla yanaşmış olmalıyım
ki seni düşününce, bir bilmece geliyor aklıma
