Biliyorum, bilmiyorum.

Olmadık şeyler oldu, gördün.
Olduk şeyler olmadı, gördüm.

Aslında uzun bir şeye, kalbi baltalarken ağlamayı bırakmaya mesela
Çok ihtiyacım vardı bu sabah, niyeyse söyleyemedim bir türlü.

Biri, uzak bir yerden bana bakıyorcasına, üstelik kimse yokmuşçasına,
Tek değil ancak bir başına gibi şeyler vardı/ hangisiydin sen?

İyi gelen kötücüller, birikintiler, üşümeler ve dudak öpmeleri vardı.
Bunların hepsi denkti, ürkeklikle üstelik aklımı arandım: hepsi denkti, sağa sola kıvrandığım yatakta.
Üstelik aklım, vardı ve yutkunuşları ve hataları düşündüm ben /sen hangisiydin?
 

Biliyorum, bilmiyorum.

Uzun bir yoldan vardınsa
Dil ucumda belirendi ismin: bağlanış, yanılış veya ne fark eder korku.

Durdum ve aykırı ayıplar düşündüm, tek tük tek: çocukluk ve
Bakın ellerimiz, bakın büyüyen gözlerimiz, sivrilen seslerimiz, bakın tıpkımız olmayan eşlerimiz ve yükseklik ve korku.

İstisnalar ve adımlar, birbirine uyacaktı /neredeyse kaide.
Bir şeye ihtiyaç duymaya ihtiyaç duymamak gerekse de bu yoktu /peki bu yumruk, niçindi?
 

Biliyorum, bilmiyorum.

İnanmak vardı, en inanmamaklardan,
Birtakım nesneler, yalnızca düşünmek içindi.
Meseleler demin; silah örneğin, anne muhakkak ya da bir miktar ölebilememek,
   Başarısız teşebbüslerin doğurduğu: kullanışlı ilişkiler, çoğaltıcı sessizlikler, vardı.

Mutfak konuşmaları, ağız bastırmaları ve ayna karşısı ağlamaların /yine de vardı.
Biz, ortasından yarılmış bir şey,
  Ben bir şeyin iki arası: sen ve kendimin, dağılmak ve hayıfın, alt üst oluş resminin ve
                  sürünmenin,
Bitecek gibi değildi/ korku kendini yemişken seni aradım.

Denedim, olmadı: yıkamadım kendimi, takamadım çelmeyi.
Biz duygusunu ezerken çok yükseklere düştüm, nasıl ama nasıl?
 

Biliyorum, bilmiyorum.

Canım rüzgâr çekti, karlı havalardaki ayak üşümeleri yahut /sabaha karşı ve ağlak
           Gırtlağa yapışan sözcüklerle, dönmeyen dillerle
Uyumsuzluklar, aksan ve değişmeyen şeyler türünden şeylerle /nedir bunlar?
Kederi, genetiği, faturaları, bulaşıcılığı, ölmek korkusunu ve yaş almayı ancak yaşayamamayı, babaları ve mutu saymazsak nedir?
             /yine de korkma artık.

Sırtımda, olmadık duygular ve utanç vardı, bunu hep söylüyorum: utanç.
Sabaha türlü formüller ve bilmeden, yürüyüp öyle yalın ayak, dur durak ve dün /herhangi biri kadar yalnızım şimdi.
 

Biliyorum, bilmiyorum.

Bakınca belirgin her şey: simalar, sesteş telefonlaşmalar ve imamın intihar etmiş ikinci eşi,
İlk sıraya yerleşemeyen her şeyin yeri mi içim,
            Bu katran, bu kor, bu koyuluk niçin?

Alışıla gelmişlikle geldim, herkes gibi, herkes kadar ve demin ölecektim, herkesi kaçırmışım.
Başaramadım ve anladım / herhangi yalnız kadar biriyim.

Sen yoktun, kara ve kuru ve uzun bir şey vardı, özlemek benzeri ve ketum ve nobran.
Utancı arandım, bana babamın fotoğrafından gülümseyen incelikte,
Kalabalık oldum, adımı bağırdım:
 “Keşke başka türlü olsaymış” dedim, “keşke bu kadar keşke dememiş olsaydım” dedim.
 

Biliyorum, bilmiyorum.

Kilo verdim, rafta tek duran kitaba benzedim,
Uzun bir şey yumrukladım ve bizi mahvettim.
İlgisiz şeyleri bir araya getirdim sonra: yaşamaya teşebbüs zaten buydu
               /korku vardı bir de ve utanç.

Şaşırma duygumu yitiriyorum, ne tuhaf.
En çok da buna şaşırıyorum, ne tuhaf.

son yayımlananlar