yalın-bekar istanbul çavlarında/ ben senin bilirim
bozuk saat satan dalyarakların keskin camlarında
düzelttiğin saçlarını- dudakboyanın dağınıklığını
um- kaldır- sarkala- ben senin bilirim onmazlığını
ne de olsa bozçalan dişlerin hayvanımın çalkalası
ne de olsa cambaz ipten ayrılınca cambaz ülkede
ne de olsa şehri gözetlediğim göğüslerin ıskarta
ne de olsa ben seni bilirim- çattımsa sen diyedir
olmasan bismillaha koşanı da vururdum gencim
niçin vurmayayım tabancamı unutacak değilim
yer’sofrasında mintanımı yiyecek oğullarım çat!
kızlarım evleri anlayacak evlere dönülmediğini
ellerimi ustaca yarattılar bu yüzden çekinmedim
kalçaların için saten örtüler edindim çekinmedim
bir kurbağanın gözlerini ödünç aldım daha neler
elçabukluğuyla gevşettim etindeki mengeneyi
kus öyleyse davut oğullarını aramaya göndersin
kaybolan sayfalarını inciline yamalarsın ayıp mı
ulusan geçecek ama sen kurtlara gebe değilsin
tencerede dağ’kekiği kaynayacak sen kusarsan
ben senin bilirim/ yarattığın nergisleri bana yığ
cenazeye bakalım da ölüm aklımıza hiç gelmesin
hatırladın mı türkiye diye bir yer var kusmaktan
hırsızların gözleri orada hep kemre desenli çat!
yalın-bekar istanbul çavlarında/ ben seni bilirim
bozuk saat satan dalyarakların gür aynalarında
dil’izlerin terlediğin keseneler- sen de az değilsin
ne de olsa sularımda yıkandın/ çav- kus- yığ- on
