001-002 ve 003 numaralı soruşturmalardaki aynı soruları son defa bu soruşturmada Gizem Altınordu’ya sorduk.
Gizem’in şiirini bende özetleyen iki dize var aklımda. İlki:
‘’İçini acıtan şeyi biliyorum. Hangi dille konuşursan konuş, onun adı hep aynı.’’
(Knowing The Name – Can Sıkıntısı, Öfke ve Blues – Gizem Altınordu)
Gizem Altınordu şiiri müzik gibi yapan, müziği de şiir gibi yapan bir sanatçı, aktivist ve gezgin. Onun müzisyenliğini her dizesinde görebiliyorsunuz, bu bana çok büyüleyici gelmişti hep. Bu soruşturmayla da Gizem’in şiir hakkındaki düşüncelerinin bir kısmını öğrenmeyi amaçladık.
İkinci dizeyle de bu yazıyı bitirelim:
‘’La feta illa Ali
La seyfe illa anarşi
Ben bir kavgayım,
Onların kanında
Duruyor
Devranın
Saati.’’
(İsyan Alfabesi – Can Sıkıntısı, Öfke ve Blues – Gizem Altınordu)
Rıdvan Ardıç
- Şiir Nasıl Yazılmaz?
Ursula K. Le Guin “Bütün edebiyat metafordur. Romancı sözcükler ile söylenmeyecek olanı sözcükler için söyler’” diyor. Bunu pekala şiire de uyarlayabiliriz. Şiir bir kurala bağlı kalsa, söylenmeyecek olan belli sözcüklerle söylense, belli duygular işlese, onu belli insanlar yazsa ona artık şiir değil yasa deriz belki -ki ona da bağlı kalmak zorunda değiliz. Şiirin nasıl yazılacağı kurallarına uyulsaydı Rimbaud’yu tanıma şansımız olmazdı. Şiir yazılır, çünkü o herkese ve her şeye ait.
- Bugünün şiirinde en büyük sorun size göre nedir?
Sadece günümüzün değil de, genel olarak şiirin en büyük sorununun sanat mafyası olduğunu düşünüyorum -onu hayattan ayıramadığım için söylüyorum bunu, bence hayatta kendi sınırlarını kendi insanlarıyla çizen ve orada sertleşen ve katılaşan her şeyin ölüme terkedilmesi gerekiyor.- Günümüz şiiri sürekli koşturuyor, sürekli bir yerlere yetişiyor ve sürekli kendini kanıtlama amacı taşıyor. Burada olduğunu sürekli hatırlatması lazım çünkü aslında yerini bulamadı, yerini bulsa belki rahatlayacak (eski zamanlarda daha ferah alanları vardı, bu yüzden otuz sene bir şiir üzerinde çalışacak vakti bulabiliyordu şair). Ama bizim buna vaktimiz yok. Her şey gibi şiirde ve hangi sanatla uğraşıyorsak o alanda kendimize acilen ve hemen şimdi bir yer yaratmalıyız gibi hissediliyor. Bunun sebebi de bir yerlerde tahtından inmeyi reddeden, bir yerlerde yeniyi sürekli eleştiren ve ona yer açmayan kişilerin bulunması.
- Eliot “Gerçek şiir, anlaşılmadan önce iletişim kurabilir.” diyor. Anlam günümüz şiirinde önemi ne ölçüde?
Gerçek şiir (gerçek şiir de neyse) anlaşılmadan önce tabii ki iletişim kuracaktır, şiirin zihne malum olduğu bir an var, personal jesus alanı bu. Şiir tarafından ziyaret ediliyorsunuz gibi. İnsanlık tarihi devam ettikçe şiirin ziyaretgahı olacağız. Ancak bizim için anlam inceldi, yoğun bilgi akışı ve çok iyi söylenmiş sözcükler arasında kendimize ‘’anlamlı’’ bir yol ve yöntem bulmaya çalışıyoruz. Yaşamak için. Bin yıllardır sorulan hiçbir soruya cevap bulunmuş değil. O soruları bir kez daha sorarak ve kendimizi tatmin eden bir cevap bulana kadar devam edeceğiz. Artaud ‘’Gerçek bir dil anlaşılmazdır’’ diyor ve aynı yerde duruyorum ben de. Şeklin hakimiyet sürdüğü bir çağda günlük olarak neye ne kadar anlam katıyoruz ki şiirin böyle uhrevi bir görevi olsun?
