Herkese tekrar merhaba. Sıkça Sorulan Sorular soruşturma dizisine Azimet Avcu ile başlamıştık. Bu soruşturmanın devam edeceğini de başlamadan önce belirtmiştik. Vermiş olduğum mecburi aradan sonra ikinci konuğumuz sevgili Sena Türkmen ile soruşturma dizimize devam ediyoruz.
Önceki soruşturmada yer alan soruların aynısını Sena Türkmen’e de ilettim. Akabinde aşağıda okuyacağınız harika soruşturma çıktı. Kendisine teşekkür ediyorum. Yayım tarihimiz itibariyle de şiire ve hayata emek veren bütün kadınların Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nü kutluyorum.
Rıdvan Ardıç
- Şiir nasıl yazılmaz?
Günümüzde şiirin salt yazıdan oluşmadığını göz önüne alırsak, müsaadenle bu soruyu “Şiir nasıl oluşturulmaz?” şeklinde okumak istiyorum.
Şiir için tiklerle doldurduğumuzda mükemmele ulaşabileceğimizi vadeden sabit bir checklist olmadığını biliyoruz. Ancak soruna karşılık bir genelleme yapmam gerekirse; günümüzden çok uzakta bir yerden şiir oluşturulmaz. Yani şöyle, şiirdeki dilin/ifadenin şairin hayatından kopuk olmaması gerektiğini düşünüyorum. 20 yaşında bir genç şairin hayatında hiçbir zaman kullanmadığı/kullanmayacağı ifadeleri öğrenilmiş şiir çerçevesine, zorlama biçimde konumlandırmaya çalışması doğru gelmiyor. Bundan kaçınılması gerektiğini, şiirin ifade aracı olduğu noktada şairin daha içten ve gerçek bir şekilde karşımda durması gerektiğini düşünüyorum. Buna ek olarak dıştan maruz kalınan parmak sallamaları benimseyerek, bunların peşinden giderek şiir oluşturulmaz diyebilirim. Hatta çok uzağa gitmeden, şairin kendi iç kuralları da zararlı olur, bu iç kurallar keskinleştiğinde de şiiri sığlaşır. Temelde zaman/toplum/estetik odaklı duyarlılık ve sunulmak istenenin okuyanda/bakanda tezahürünü düşünerek şiiri var etmek gerekir görüşündeyim.
- Bugünün şiirinde en büyük sorun size göre nedir?
Şiirde içerik anlamında gördüğüm sorunlardan biri aslında yukarıda da değinmeye çalıştığım; günümüzden uzak bir atmosfer yaratılması, bunun üstün bir çaba ile icra edilmesi ve canhıraş savunulması diyebilirim. Bunun sebebini bulmak için çıktığınız yolda şiiri kutsayan, ‘şair’ olmayı yüce bir mertebe olarak görenlere rastlayacaksınız. Ben ortalama yaşam süresini dikkate aldığımda 100 yıl önceden seslenen şiirleri ortaya koyanların ölmüş olması gerektiğini düşünüyorum, yaşadığı halde bunu yapanların da en azından EYT’den yararlanabiliyor olması gerekiyor.
Bugünün şiirinde ele alınabilecek sorunlardan biri de konu şiirken bile şiirin odağa alınamaması. Şiiri bir sistem olarak düşünürsek bu sistemi besleyen, sistemi aksatan, sisteme hayran bırakan hususlardan ziyade o sistemi sergileyen (yayınevi, dergi vb.) unsurlara odaklanılıyor. Sistemin sahibi (şair) ise şiiri oluşturan kişi olmak dışında birçok sıfatla ele alınıyor. Şiiri şairden bağımsız düşünelim demek değil bu tabii ki, şairi şiiriyle tanıyalım/konuşalım demek. Bunun çok daha faydalı olacağını düşünüyorum.
- Eliot “Gerçek şiir, anlaşılmadan önce iletişim kurabilir.” diyor. Anlamın günümüz şiirinde önemi ne ölçüde?
Günümüz şiirinde anlaşılmaktan öte bir iletişim zemini oluşturmanın önemi artıyor. Gözlemlerime dayanarak anlamın (anlaşılmak olarak ifade edilen) bir tabu olmaktan çıkmaya başladığını söyleyebilirim. Buna eklemek istediğim bir şey: Şiirde anlamın, anlaşılmakla eşdeğer bir yerde durduğuna inanmıyorum. Anlamın aynı zamanda çağrıştıran, duyumsanan, tarifsiz bir etki yaratabilen bir şey de olduğunu biliyorum. Dolayısıyla günümüz şiirinde anlamın canlı, değişken olmaya çabaladığını ve bunun da bir okur olarak bana keyif verdiğini söyleyebilirim.
