içeri girsene hoş geldin
istediğin gibi yuvarlan lobutları yeni dizdim
peşin soyun algını algıma yasla
şemaya marksist kategoriler ekledim

zarımın fincanını derinden yonttum
seni bu bahçe kadar yakın kokladım
sana bu gezegen gibi yakın durdum
alengire bulanan methli bir geceyi alıp bu şiire kondurdum

uzaklaştın, başkalarının nedeniydin
uzaklaştıkça bahsi arttı kalbimle girdiğin savaşın
zaman hiç çekmedi gazdan ayağını
koşullarla açıklanmaktan öteye gitmedi kader
gençliğimden ekstrem bulgular beklerken
geleceğime mum tutar oldum

aklıma afili ilişkiler kaçtı
ruhum kanla kesildi
denk düşmedik şansla henüz
çamura müptelayım hâlâ

es geçti kapımı doyum
bir yalan bombardımanına sağanak buldum kendimi
amorsumdan kaydı hep yıldızlar
göğün teknik heyulalarına yetişemedim

tohumlar gelişigüzel ütü masasında
bulutlar perdeme uzak pencerem olduğundan yorgun
duman nail-i peşrev dilsiz kurbağalar boxerımda baskın
aritmetik yalnızlıklara dalar oldum
kuşatılmış kalelerim var çevrelenmiş alanlarım
ihtimal hırçın bir denizin hayalindeki lagünüm
meyvenin dalını koparttım takma dişli saksolar ağırladım
kendimi bildim bileli bir iktidara yamayım

en delici darbeleri için hazırlanıyor evren
kaçış yok kara bulutlar çizecekler bize
bacağımıza bozmamız gerekli büyüler bağlanacak
takla yorgunu cümleler takılacak ağzımıza
dilimizden kayanlar deprem gözümüzden düşenler sel
kolumuza takılanlar bela boğazımıza dizilenler yokuş
açıyor kemiğini bıçak kaynak yapıyor jilet
volkanda ihtimal oluyorum yatağan’da linyit
gözümde dürülen hesap senin yatağına yılan
hep doldurmaya çalıştığım boşluk
hiç yettiremediğim telaş
içinde çürüdüğüm koza
kapısında pineklediğim tanrıça..

mevsim temmuzdan kış çeperlenmiş çevrem
yağmacı bulutlar bahçeme musallat
harami rüzgârlar esmiş penceremden
hep hepsinden gri batmış gün

gece baykuşlardan uykuna yeltenenler olmuş
riya ve rivayet birbirine karışmış
gönül abanmış musluğuna
sâki eytişimsel bölüştürmüş geceyi

kıyıcı kur dominant dolar
emekçiyi sikine takmaz iktidar
peşimde ferforje akıl almaz libidolar
defterime karışmış el yazın
keramet: alınyazın
üfleyerek mumun yamaçlarını
yığılı kav dolu bellekle kendimi kısıtlamamalıyım
etimde teşekküllü bir çekilme kanımdaki larvalar isyanda
efkârın kapı kapı dolaştığı üflenti zam’ânlar geçmekte

sanki sarhoşum demişti berduş, façalı bir hevesle
şarap içmek için istediği bir liralarla gömüldü gitti
mantar içine kaçarsa şans kötüydü ot yaş çıkarsa nevale patlak
korku kepenklerini kaldırdığında özsuyunu saldığında aşk
iç içe geçmiş çoban yıldızları saykedelik bileşenlerine ayrıldığında
yitip giden yol
kemirilen heves
tüm bu gezegenleri birbirine çamıhlayıp
tevazulardan düşüp
tecavüzlerle kuşatılıp
bacaktan dekolteli bir ihrama girerek ehl-i devlet oluyorum

üstüme zebille kazılmış kuyu
henüz vadesi dolmamış el yazması
bir kıyımla geçen gece ve bir şölenden dönülmesi
etim bu bedene ağır geldiğinde tekrar yazılacak tarih
kırılacak musa’nın asası
burnundan gelecek isa’nın son akşam yemeği
unutulacak tarım boş verilecek göç
yürümeyecek kervanlar hiç patlamayacak sanayi

peki bu bollukta bu niyetsizlik ne
bu arzuda bu sızı..
kölelikler geçirmiş alçak bir tür altı üstü
kötü, hain, uçurumlu
kabuğumdan terhisime bir kala
kaçırıyorum kraliçeyi, kumdan kaleme gömülüyorum..

üstümdeki yılgınlık aczden
çırılçıplak yıpranmışım sevgili
kafamın yorgunluğu çağdan
çok sınır ihlalim var yoksa aşktan
ama tusubasa geçiyor çizgimden
hukuk üstün geliyor eteğini kaldırıyor suç
insanlar gidiyor eşiğini aşındırıyor uçurum
erteleniyorum ertesi gün bir prezervatif yırtılması sonrası
şirinevler’de huysuz bir parkta beklenen ertesi gün hapı
bulutlara alçaklığımdan asfalta sevdalıyım

sevgilim beni yorma ben doğuştan yılgınım
desem, çocukluğum erken dese, üstüne bi üçlü
arkamda kalsa süleymaniye hızını şaşırsa balat
romantizm aşeren duyum giderek bayatlaşan hayat
nasıl görmek istiyorsak öyle gördüğümüz kendimiz
kaynak yapma hafız, ne bu dilindeki kırçıl telaffuz?

yakanda sırıtan fular
paçandan dökülen yalnızlık
hafız ne bu bahtına takılan içi yalandan oyma şanssızlık
eve girerken tıkılma hissi
sokakta deplasman korkusu
yorgunsun işte hafız, kalbine fazla bu aşkın koşusu

olmasa zorlamayacan diyor
bluzunu yavaşça soyuyor ay
sakalını yeni kesmiş şeytan
yolu kesilmiş hüznümüz
boğazımdan taşan kibir
köşe kapmaca oynuyor yalnızlığımda

gecede özgür kalıyor ısrar
gecenden neden geçemiyor diye bar bar
geceler dolusu bağırıyorum yolunu şaşırıyor har
gecelerden düşmekten geliyorum gecelerce barbar

ekim 2020 / gemlik

son yayımlananlar