kilisemde duvarlara asılı mozaikleri gördüm

durmasam içimde ölü bulunurdu meziyetim

karmakarışık yollarda kesişirdi döngüm

içimde yuttuğum çocuk, pasif dirayetim

elbette bunları geçmek istiyorum sevgilim huzurunda nice çarşamba evsiz geçirmişim kardeşim hatırlamamış sofrada ona sunduğum inciri bu yüzden ki ben hangi havuz başında hüzünlensem sana yormamayı gözlüklerimle örttüm öğrendiğim sorgu beni böldü nefesimi dürttüğümde sen sigara olup içime çektiğim bulvarlardın cesetler yerlerde kamyonlar devrilmiş bir mahalle isyandaydı senden ve benden habersizdi yüzüm aynalar tekildi gördüm yoktu yüzünün ikliminde hüzün yine de yaprakların dökülmüştü

ellerim gözlerinin secdesine kapandığında sevgimdi bu

hiçliğin örttüğü o karanlık sokakta ışıtırdı yolunu

göremediğin her şeyden sorumluyum ve defolu

bir iklim beni yağmura tutsun diyeydi

sorgusu bugünün yanaklarıma vurur yağmur böyledir inceden doluya büyür çoğaldıkça yüzüme vurur ki hep yüzüme vurmuştur acımasız dünü benim hiç şemsiyem olmadı senin sağanağında ellerim cebimde dururdum sen de yoktun en azından ellerimi soğuktan korudum

sen yoktun, ellerini çizdiğim kağıtlara tutundum

ellerin hışırtılı yapraklardır şimdi senin

titrek rüzgarlarla avunmuştu kuruyan tenin

söz konusu değildi ayrı bahçelerde solmamız

kir pas tuttu kalbim güldü halime bakan bir başkası bir daha bakmadı -niye baksın- bakmazdı da bakmasın zaten kaldırıp atıldı söylencesi dar sokakların genişleyip kalabalık caddelerde daralıyor olmasındandı sözüme hükmeden vurgu gri tonda arabesk adımlarım yalpalar surette yaşadım kitabın kapağını kapatıyorum

kitabın orta yerinde bırakılan ayraç

ayraç dediysem açılmamış gül goncası

sahibi az ötede taştan anıt

yangınlarda soğuyan bedenini

kül olup doğurmak isteyen bir ceset yalnız

koparılmış akrebi kolundaki saatin

zamanla bir işi kalmamış, hatırası

karanlıktaki bir gölge kadar çok artık

karanlıktaki bir gölge kadar hiç

-artık!

Gidişin yarım kalan resimlerdi ve ben boyalarımı geride bıraktım.

son yayımlananlar